Başlıktaki -ler, -lar çoğul eki sakın sizleri yanıltmasın. Manavgat’ta gerçek anlamda var olan STK, iki elin parmaklarını geçmez. Bunlar içerisinde ise aşırı politik hedefi olan ya da toplumsal kaygısı olan iki, üç STK’yı anca bulabilirsiniz. Anlayacağınız Manavgat merkezli STK’ların önemli bir kısmı göstermelik ya da başkanının kişisel reklamını yapmaya çalıştığı bir alanın adına dönüşmüştür. Aslında bu durum sadece Manavgat için değildir. 12 Eylül Askeri Darbesinden sonra pek çok taşra kentinde de sıklıkla görülmektedir.
12 Eylül sonrası oluşturulan siyasal ve toplumsal iklimin en çok eleştirilen yönü, siyasetten uzak bir toplum meydana getirilmiş olması, insanların toplumsal olaylara duyarsız davranması ve örgütsüz hareket ediliyor olmasıydı. 1990’larda Kemalist sol çizgide ve Milli Görüş Hareketi içinde yeniden canlanan Sivil Toplum Kuruluşları AK Parti iktidarlarında zamanla tüm canlılığını yitirdi. Geldiğimiz noktada Sivil Toplum Kuruluşlarının Türkiye sathında ya AK Parti kontrolünde ya da CHP veya sosyalist cereyanlara dahil olduğunu CHP ve Sosyalist partilerin avucunda olduğunu görmekteyiz.
1980 darbesinin de etkisiyle Türk insanı aşırı politize olan Sivil Toplum Kuruluşlarına çokça meyletmese de genel anlamda Sivil Toplum Kuruluşlarına olumlu yaklaştı. Örneğin spor, kültür, sanat alanları ile ilgili pek çok Sivil Toplum Kuruluşuna milyonlarca vatandaş üye olmuş durumda.
Manavgat’ta Durum Ne?
Manavgat kamuoyu aşırı politize olmuş Sivil Toplum Kuruluşlarına ülkenin pek çok yerinde olduğu gibi rağbet göstermiyor. Nitekim Manavgatlıya göre aşırı politize olan Sivil Toplum Kuruluşlarından biri olan ve henüz bir kaç ay önce kurulmuş olan Manavgat Kadın Platformu’na da gerekli ilgiyi göstermedi. Logosundaki devrimci işaretinden, feminist figürlerden, mor renkli yazımına kadar her şeyiyle Manavgat’ın muhafazakar sağcılığına ve muhafazakar solculuğuna aykırılık arz eden Manavgat Kadın Platformu sanki Manavgat’a ait değilmiş gibi göründü. Düzenledikleri etkinliklerdeki organizasyon heyetinden, konuşmacılara kadar buram buram militarizme savaş açan sol, sosyalist kokan Manavgat Kadın Platformu’nun Manavgat kamuoyuna mal olamayacağı şimdiden görülmektedir. Her şeyi ile Manavgat’ın hiç bir siyasal değer yargısına uymayan, onunla örtüşmeyen, yerele ait olmadığı her halinden belli, zorlama ile apalamaya çalışan bir STK görünümünde olan Kadın Platformu şimdilik sadece basın açıklaması yapma derdinde gibi duruyor. Hem de motor veya araba sesinden sloganları dahi duyulmayan açık hava basın açıklamaları…
Peki sonuç? Sıfır. Yani dernek üyelerinden, üyelerin arkadaşlarından, aynı tip gazetecilerden ve dahi sivil polislerden başka hiç kimsenin katılmadığı etkinlikler. Yukarıda videosunu da verdiğimiz görüntülere bakacak olursanız sokaktan geçen hiç kimse basın açıklamasına katılmamış, sloganlara destek vermemiş. Manavgat ahalisi aşırı politize bulduğu veya yönetiminde Manavgatlı olmayan kişilerin yer aldığı STK, siyasi parti veya sendika gibi ihtiyari kurumlara ne destek oluyor ne de onların faaliyetlerine katılım sağlıyor. Üstüne üstlük bu veya benzeri STK’lar eğer düzenleyeceği etkinliğin mahiyetini, yerini ve zamanını kamuoyu ile yeterli düzeyde paylaşamazsa sesini ancak katılımcı sayısı kadar alanda yer alan polislere duyurabiliyor. Bu arada iyi ki polisimiz sivil kıyafetle bu etkinliklerin güvenliğini sağlıyor. Sivil olan polisin alandaki kalabalığı onları protestocu gibi gösterdiği için sokaktan geçenler katılımcı sayısını daha fazla zannediyor. Bu yolla STK’lar olduğundan daha kalabalık gözükerek günü kurtarabiliyor. Anlayacağınız polis aslında bu türlü etkinliklerin kurtarıcısı. Allah devlete zeval vermesin.
Bugün ilginç bir şey yaşandı. Türkiye’nin yarası olan “Kadın’a Şiddet”, “Kadın Cinayeti” gibi toplumsal bir mesele de Manavgat Cumhuriyet Meydanında ne ses getirecek sayıda kadın ne de erkek kalabalığı vardı. Ya Manavgatlı geçim derdinden dolayı kafasını hiçbir toplumsal meseleye çevirmez oldu ya da etkinliği organize eden Manavgat Kadın Platformu bazı şeyleri yanlış ve eksik yaptı.
Manavgat Kadın Platformu ve benzeri STK’lar daha kurulurken kendilerini hem fikir hem de insan kaynağı açısından geniş bir yelpazeye oturtamıyor. Dar bir alanda, benzer düşüncelere sahip insanlar arasında, dışarıya kapalı, kuruluş aşamasında kamuoyuna haber vermeden hatta ona mesaj verme zahmetine bile girmeden kurulmaya çalışmaları Manavgat merkezli STK’ların en temel sorunudur. Toplumu sivilleştirmekten, onu bilinçlendirmekten kopuk olmalarından dolayı kuruluş aşamalarında kanaat önderlerinin ne desteğini ne de görüşlerini alma ihtiyacı hissetmeyen bu oluşumlar maalesef ki kamuoyuna bir türlü mal olamıyor.
Manavgat’ta yaşanan hiçbir kadın cinayetine, taciz dosyasına, şiddet meselesine değinmeden yapılan genel bir açıklama elbette ki Manavgatlının dikkatini çekmeyecektir. Yerel de faaliyet yürüten bir STK’nın yerelden bahsetmemesi onun faaliyet yürüttüğü kentten kopuk olduğunu gösterir. Basın açıklamasında akılcılıktan, kalıpların kırılmasından bahseden Manavgat Kadın Platformu’nun Manavgat’taki kadın meselesiyle ilgili bir istatistiki bilgi ve kayıt sunmaması ise açıklamanın ne kadar da Manavgat gerçeklerinden uzak ve şov maksatlı olduğunu bizlere düşündürttü.
Manavgat Kadın Platformu şu an da emekleme hatta apalama dönemindedir. Henüz yürüyüşe geçememiştir. Ancak bu çalışma tarzıyla devam edecek olurlarsa sanırız ki uzun yıllar daha apalamaya devam edecekler ve en büyük dinleyici kitleleri de polis olmaya devam edecektir. Soğuk kış akşamlarında yapılan STK etkinlikleri maalesef ki bizlerin hem içini hem de bedenini de daha çok üşütecek gibi durmaktadır.