Eğitim modern anlamda insanlarda kalıcı davranış değişikliğini sağlayan süreç olarak tanımlanır. Türk İslam devlet anlayışında ise eğitim, temel ahlakın ve maneviyatın olması gerektiği şekliyle belirli bir ideolojik kalıpta sunulan, ilmi ve disipliner bir mantıkla eğitime hasredilen mekanlarda verilmesi gereken bir sistem tasavvuru olarak görülmüştür. “İkra” yani “oku” lafzıyla gelen son din İslam için eğitim ve öğretim faaliyetleri her şeyin üstünde tutulmuştur. Nitekim Alak suresi ilk beş ayetinde: “Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı “alaktan yarattı. Oku! Senin Rabbin en cömert olandır. O, kalemle yazmayı öğretendir, insana bilmediğini öğretendir.”  buyrulduğu üzere okumak ve yazmak her şeyin başlangıcıdır. Bedir Savaşında alınan esirlerin Müslümanlara okuma yazma öğretmeleri karşılığında serbest bırakılmasını vaz eden peygamberimizden, öğretmenlik makamının değerini bize “Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum” cümlesiyle hatırlatan Hz Ali’den, Hocası Molla Gürani’yi tahtının şerefi ve namusu olarak ilan eden Fatih Sultan Mehmed’e kadar manevi dünyamızın liderleri bize hem eğitimin hem de öğretmenin kutsiyetini öğretti. Zaten Peygamberimiz Hz. Muhammed (SAV) insanlığa gönderilen bir öğretmen değil miydi?

Bizden sonraki nesillerimizi temsil edecek evlatlarımızın sağlam bir temelle eğitilip sağduyulu, şuurlu, yüksek seciyeli, sağlam iradeli bireyler olması eğitimden beklediğimiz önceliktir. Bunun için de şuurlu ebeveynlere, öğretmenlere ve eğitim müfredatlarına ve felsefesinden beklentiler büyüktür. Enam Suresi 79. Ayet bizlere bu konu da bir yol açmaktadır: “Ben, O’nun birliğine inanarak yüzümü, gökleri ve yeri yoktan yaratana çevirdim ve ben müşriklerden değilim”. Bu ayeti kerime bir yönüyle insanların fıtratına yani yaratılışları sırasında Cenabı Hakk’ın insanın özüne koyduğu Hakk’a ulaşma ve iman etme ve Allah’a Hud Suresi 112. Ayette işaret edildiği gibi “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol” yapısıyla ulaşmasını sağlayacak araç ve kanallara sahip olunmasını zaruri hale getirmektedir. Dolayısıyla da eğitimin hem paydaşları hem de o paydaşları bir araya getiren sistemin insan fıtratına uygun değerlere sahip olmasını bizlere göstermektedir. Nitekim Milli Görüş Hareketinin merhum lideri Necmettin Erbakan Hocamız siyasi yaşamının son partisi olan Saadet Partisi Genel Başkanlığı döneminde bu konuya ehemmiyet vererek eğitimin nihai hedefinin “bireyleri fıtratla buluşturma” olması gerektiğinin altını çiziyordu.

Helal 2 Haram 4’ten Büyüktür

Öğretmenlik mesleği kesinlikle hafife alınmayacak kadar kutsal bir meslektir. Çünkü öğretmen demek bir milletin köklerine ulaşma ve onunla buluşmasını sağlayacak kişidir. Hakikaten öğretmenlik görevini hakkıyla yapan öğretmenlerimizin, eğitimcilerimizin hakkı bu açıdan asla ödenemez. Rahmetli Necmettin Erbakan Hocamız “dördün ikiden büyük olduğunu ama helal ikinin dörtten büyük olacağını” bizlere anlatan konuşması aslında helal kazanan, namuslu bir millette öğretmenlerin hepimize aşılaması gereken şuur anlayışını da özetliyordu.

Bu kadar değerli olan bir meslek üzülerek söylüyorum ki günümüzde toplumun birçok kesiminde hafif ve basit bir meslek olarak tanımlanmaktadır. Asla hoş görmediğimiz bu tablonun ortaya çıkmasındaki temel neden ise öğretmen yetiştirme programlarında öğretmen adaylarına hala batılı bir anlayışın hakim olduğu programların dayatılması ve son 20 yıldır bakanlık koltuğuna oturanların ve iktidarın öğretmenlere karşı takındıkları tavırdır. Bundan dolayı da hem öğretmen yetiştiren fakültelerimiz hem de mesleğe başlayan, icrasını gerçekleştiren öğretmenlerin görev yaptığı okullarda sadece teknik ve mesleki bilgileri aktarması bakanlık tarafından yeterli görülüyor. Yaşlanılan bu acıklı tabloyu rahmetli Necmettin Erbakan Hocamız bu durumun “kültür ve irfan işgalcilerinin ev sahibi olduğu, hakiki ev sahibinin ise kendi fikrî evine yabancılaştığı bir hava” doğurduğunu, insanımızın “milli şuur ve şahsiyetten uzak” bırakılmasına neden olduğunu bizlere şerh etmiştir.

“Hakikati Öğren”

Nitekim geldiğimiz noktada ilkokuldan liseye öğrencilerimizin öğretmenlerine, karşı çıkıp hoş olmayan davranışlarda bulunabiliyorlar. Çocuklarımız inancımıza, ahlakımıza ve maneviyat dünyamıza uzak davranışlar sergiliyorlar. Çocuklarımız, öğretmenlerinin ve ailelerinin sözünü hiçe sayıp hakikat alemine sırt dönüyorlar. Bu manzaranın ortaya çıkmasında elbette ki taklitçi batılı zihniyet, onu benimsemiş idareciler ve kapitalist düzen doğrudan sorumludur. Saadet Partisi ve onun çığır açan merhum lideri Necmettin Erbakan Hocamızın “Hakikati Öğren” diye tanımladığı anlayış, hayata geçirilmediği müddetçe yozlaşma hayatın her alanına sirayet etmeye devam edecek gibi görünüyor. Erbakan Hocamız “Hakikati Öğren” diye tarif ettiği tasavvurda milli ahlak ve manevi prensipleri insanımız okullarda öğrenerek bunu hayat felsefesi haline getirmelidir. Necmettin Erbakan Hocamız konuyla ilgili: “Bu yolla inançlı, çalışkan, milli ahlaka, milli tarihe ve milli kültüre sahip çıkabilecek donanımda insan yetiştirilebilir. Çocuklarımız ilim, teknik ve medeniyet yarışında insanlığa örnek gösterilebilir. Eğitimlerini terbiye ve fazilet esasıyla alan şuurlu bireyler kendi huzurlarının yanında ailede de huzuru tesis edebilir.” Çünkü İslam düzenine göre yaşamak isteyen bilinçaltımız, ancak bu yolla gün yüzüne çıkarılarak bireyin ve toplumun saadet bulması sağlanabilirdi.

Öğretmen Üretimin Başlangıcıdır

Öğretmen sadece ders vermekten ibaret bir kişilik değildir. O, çalışkanlığı, kararlılığı, sebat ve atılganlığı da bizlere çekirdekten öğretendir. Yani üretimi de başlatandır. Saadet Partimizin merhum Genel Başkanı Erbakan Hocamızın bu durumu anlattığı ve aşağıda kısmen yer verdiğimiz metaforu tüm öğretmenlerimizin ve devlet adamlarımızın hatırlaması gerekir “Nitekim ilkokulun birinci sınıfındaki alfabe “Kaya uyu, uyu, yat, yat, uyu….” şeklinde  başlamaktadır. Bu durum kabul edilebilir bir durum değildir. İdeal olan eğitimde, bireylere her şeyden önce kâinatın yaratıcısı tanıtılmalı ve daha sonra da “uyu uyu yat uyu…” yerine “Mehmet kalk, uyan, çalış…” öğretisiyle bireyler, toplum yararına düşünen, çalışan, üreten bireyler haline getirilmelidir”.

Son Söz

Öğretmen öncelikle öğrencilerini iyi dinleyen, olumlu olumsuz hassasiyetlerini öğrenip ona göre öğrencisine davranmasını bilen ruh dünyamızın özünü bize gösterebilecek bir insan olduğu unutulmamalıdır. Öğretmen çocuklarımızın içindeki cevheri keşfeden, çocukların yüreklerine dokunan, şuurlu bir neslin devamına katkıda peygamberlik mesleğini icra eden alçakgönüllü insandır. İşte bundan dolayı da Mustafa Kemal Atatürk bir konuşmasında: “Öğretmenler! Yeni nesil sizin eseriniz olacaktır” diyerek bu durumun altını çiziyordu. Günümüzde tüm mesleklerin para kazanma aracı olarak görüldüğü bir ortamda öğretmenlik mesleği farklılaşır. O, para kazanmayı en son düşünen kişi olarak çocuklarımızın ahlak ve şuurunu şekillendirmeyi önceler. Merhameti, vicdanı ve adaleti bir arada yüreğinde barındıran kişidir. Bundandır ki dün olduğu gibi bugün de öğretmenlik en kutsal meslektir. Bu yazı vesilesiyle geçen haftalarda kutladığımız 24 Kasım Öğretmenler Günü vesilesiyle ben de tüm öğretmenlerimizin bu anlamlı günü kutlarım.

 

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz