Son birkaç gündür tüm Türkiye TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un Gazi Üniversitesinde yaptığı konuşmada anayasanın ilk üç maddesinde yer alan “Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğü” tabirinin değiştirilmesi üzerine kurduğu cümleleri konuşuyor. Klasik Türk sağının ve solunun liberyan anlayışından etkilenen tipik bir siyasetçinin veya aydının her zaman sarf ettiği bu cümleler üzerine bir bardakta fırtınanın koparılması ise oldukça ilginç bir durumdu. Sanki ilk kez söylenen ya da tartışılan bir konuydu. Örneğin Seksenlerin ANAP’lı yıllarından itibaren sürekli konuşulan ve tartışılan bu cümlelerin benzerleri Bülent Arınç, Cemil Çiçek, Hüseyin Çelik gibi pek çok AK Partili siyasetçi tarafından AK Parti’nin ilk iktidar yıllarında çokça konuşulmuştu. Yani fırtına belki eski ama söyleyen yeniydi.
Kurtulmuş’un konuşmasında esas dikkat çekmesi gereken konu ise Kurtulmuş’un mensubu olduğu AK Parti iktidarının 22 yılını üstü örtülü bir şekilde eleştirmesi, tabiri caizse yerden yere vurmasıydı.
Peki Kurtulmuş Bunu Nasıl Yaptı?
Tabi ki de bunu, ilk üç maddede yer alan bir tabir üzerinden başlattığı bir tartışmayla dikkatleri başka bir yöne çekerek yaptı. AK Parti ve Recep Tayyip Erdoğan ile beraber onu yönlendiren klikleri sert bir şekilde tenkit etmeyi amaçlayan konuşma aslında demokrasi ve yasama dengesinde mevcut durumu da özetlemekteydi. Örneğin konuşmasının başında Türkiye’nin küresel medeniyet iddiası bulunan büyük bir güç olarak demokratik hale getirilebilmesi için halkla, milletle devlet arasındaki bütünleşmenin sağlanması gerekliliğinin zaruri olduğunu, bunu sağlama adına da Anayasanın, TBMM İçtüzüğünün, Seçim ve Siyasi Partiler Yasalarının değişmesinin gerekliliğinin altını çiziyordu. Bu noktada herkesin kendine şu soruyu sorması gerekiyor: “AK Parti 20 yılı aşkındır devam eden iktidarında bunları bilmiyor muydu?” Can Atalay’ın birkaç ay önce Numan Kurtulmuş’un TBMM Başkanı olduğu bir dönemde vekilliğinin düşürülmesinin anti demokratik özelliği daha hafızalardayken Kurtulmuş’un bu mesajı sadece diğer partilere ve topluma mı yönelikti yoksa süreci yönlendiren iktidara mıydı?
Numan Kurtulmuş Klasik Bir Liberaldir!
Saadet Partisi ve HAS Parti Genel Başkanlıklarından beri liberyan anlayışlara bağlılığını kanıtlayan Kurtulmuş’un pragmatik yönüyle bilinen AK Parti’nin iktidarda kalmak için hukukun ve özgürlüklerin genel ilkelerinden taviz vermesini eleştirmesi bizce yadırganmamalıdır. Özellikle devlet ile millet arasında bütünleşmenin sağlanamamasına yönelik sözleri ise AK Parti’nin milliyetçi siyaset anlayışının iflas ettiğinin Numan Kurtulmuş eliyle dışa vurumundan başka bir şey değildir.
Türkiye Çağın Gerisine Düştü!
Kurtulmuş, konuşmasının devamında gelişen ve değişen dünya dengelerinde Türkiye’nin bir reform iradesini ortaya koymasının şart olduğunu belirterek mevcut yürütme erkenin çağın gerisine düşmeye başladığı ikazını da anayasa üzerinden verdiği örnekle kapatmaya çalıştı.
AK Parti’nin özellikle 2013’den sonra takındığı jakoben tavrı da eleştiren Kurtulmuş, usul esas tartışması metaforu ekseninde fikir hürriyetinin daraltılması, kanun yapım süreçlerinin şeffaf yürütülmemesi ve partiler arasındaki müzakerelerin sonuç almaya yönelik gerçekleştirilmediğini ortaya koymaya çalıştı. Yani muhalefet çevrelerinden gelen otoriterleşme eğiliminin arttığı eleştirilerine katıldığını ifade etmeye çalıştı.
Yeni Güçler Dengesi Başarısızdır
Kurtulmuş’un dikkat çeken eleştirilerinden biri de aslında TBMM’nin eski işlevini kaybetmesine dönüktü. Örneğin “TBMM’nin müzakere süreçlerini şeffaf bir şekilde yürütmesi” gerektiğine dair olan cümlesi yeni hükümet modeliyle TBMM’nin pasifize edilmesine duyduğu bir tepkinin tezahürü sonucu ortaya çıkmış bir kanaat gibi görünüyordu. Doğru müzakerenin ne olduğunu da tanımlamaya çalışan TBMM Başkanı, toplumun tüm kesimlerinin müzakere süreçlerine dahil edilmesi gerekliliğini ifade etti. Aslında Kurtulmuş açıklamasıyla AK Parti’nin “ben yaptım oldu” anlayışını tenkit ediyordu. Konuşmasını başından sonuna kadar TBMM’nin yeniden işlevsel hale getirilmesinin zorunlu olduğu mesajlarıyla süsleyen Kurtulmuş, Anayasa’daki darbeci ve seçkinci ruhun hala kendini koruduğunu söylerken 22 yıldır iktidardaki partisinin darbeci zihniyete karşı ne kadar da başarısız olduğunu açıkça ikrar etmekteydi.
İmtiyaz ve istisnacılığı demokrasinin düşmanı olarak ilan eden Kurtulmuş, AK Partinin 22 yıldır pek çok çevreye, kişiye veya firmaya yönelik uyguladığı imtiyazları ve istisnai uygulamanın yanlışlığını yine üstü kapalı olarak dile getirdi.
Yukarıda da değindiğimiz gibi bize göre Kurtulmuş’un konuşması mensubu bulunduğu iktidardaki AK Parti’nin demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü gibi alanlardaki 22 yıllık yanlışlarının kısa ve özet halinde bir eleştirisiydi. Hem de ana muhalefet partisi Genel Başkanı Özgür Özel’in hiç yapmadığı, yapamadığı bir şekilde.
Gezgin Adam Dergisi Editörü Ömer Kaçmaz