MUSTAFA KEMAL’İN ASKERLİĞİNDEN BİRBİRİNE DÜŞENLERE: MANAVGAT’TA İKTİDAR SAVAŞLARI
Türkiye’de 2000’li yılların başında AK Parti karşıtlarınca sıklıkla söylenen, Cumhuriyet mitingleriyle yaygınlık kazanan ve zamanla da CHP ve Vatan Partisi ile özdeşleşecek kavurucu bir slogandır “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” ibaresi. Örneğin Tuncay Özkan gibi bu sloganları geniş kesimlere taşıyanlar ne kadar ironiktir ki zamanla CHP’den ya dışlandılar ya da Yaşar H. gibi AK Parti’nin trenine binerek rektörlük koltuklarına oturdular. Aydınlık grubu ve liderleri Doğu Perinçek ise Balyoz, Ergenekon süreçlerinde cezaevine taşınmak zorunda kaldılar. Daha da ilginci bu tabir birkaç ay öncesinde Harp Okulu mezuniyetinde genç teğmenlerin ağzında ilginç bir tartışmaya dönüştü. Kısacası kendini bu sloganlarla gösterenlere, slogan pek de hayır getirmedi. Hatırlayın lütfen Canan Kaftancıoğlu sloganın militarizmi çağrıştırdığını söylemesi bile Kaftancıoğlu’nun CHP’deki koltuğunu sallamış, onu bazı partililerin hedef tahtasına oturtmuştu.
Mustafa Kemal’in Askeriydiler, Abi Kardeştiler
“Mustafa Kemal’in askerleyiz” veya 1960’lı, 70’li, 80’li yıllardaki haliyle “Atatürk’ün yolu” tabirleri aslında ilk olarak katı bir Kemalist olan ve Atatürk’ü her şeyin üzerinde gören sanatkâr ve bestekar Behçet Kemal Cağlar tarafından 1949’da kullanılmıştı. O, bu tabiri CHP’nin yeni dünya düzeninde ABD’nin yanında durmak için Atatürk ilke ve inkılaplarından vaz geçmesi anlamına geldiği şeklinde yorumladığı ve karşı devrimcilerin önünün açılmasına neden olacak olan bazı kararların alınmasına duyduğu tepkiyi dile getirmek için kullanmıştı. Yani “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” tabirini kullanan ilk kişi olan Behçet Kemal Çağlar bu tabiri katı ideolojik anlamda ve Atatürk dönemine, Atatürk’ün modernleşme anlayışına, laikliğe, sekülerliğe olan bağlılığını dile getirmek için kullanmıştı. Bugünün siyaset erbabı gibi laf olsun da ne olursa olsun diye kullanmamıştı.
Gelelim bizim bu sloganları atan yerel siyasetçilerimize. Tabi ki bu slogan onlara da şans getirmedi. Seçim meydanlarında abi kardeş mahalle buluşmalarına katılan CHP’li eski ve yeni belediye başkanlarımız hem birbirlerine hem de mahalleliye “biz biriz beraberiz” imajı çizerken seçim biter bitmez önce kapalı kapılar ardında şimdilerde ise sosyal medya üzerinden aleni bir şekilde ikinci hatta üçüncü şahıslar üzerinden aslında hiç de bir ve beraber olmadıklarını cihanı aleme ilan eden bir tarzda laf yetiştirme yarışına girerek ne kadar da ayrı olduklarını kanıtlayan bir müsabakaya tutuştular.
Yaşasın Şark Kurnazlığı!
Mustafa Kemal’in askerleri olduklarını seçim döneminde ilan ederek sanki ideolojik bir yapılanmaları yani bir davaları varmış gibi gözüken şehrimizin vizyoner eski ve yeni yöneticileri ve elbette ki onların destekçileri, Toros Kadınları Kooperatifi üzerinden hemen kamplaşarak birbirlerine karşı içlerini döktüler. Olay Antalya merkez basınından sokaktaki adama kadar herkesçe yorumlandı. Durumdan vazife çıkaranlar ise kooperatif üzerinden olayın kahramanlarına geçmişin ve günümüzün meselelerini de gündeme getirecek şekilde uzun uzun cümleler kurdular. İşin sonu belli, taraflar birbirlerinin bulduğu, bilebildiği kirli çamaşırları ara ara etrafa saçacaklar. Biz de bu sayede eski ve yeni belediye yönetiminin kapalı kutu olan icraatlarının maddi ve manevi boyutlarını kısacası her şeylerini öğreneceğiz. Her ne kadar şeffaflık, hesap verilebilirlik gibi gazel çeşitlerini bize her dönem okuyan ama hiçbir zaman şeffaf olmayan CHP’li yerel siyasetçilerin, belediye başkanlarının ne yaptığını da belki bu yolla öğrenmiş olacağız. Bu yüzden başlayan bu tartışma kamu menfaati açısından faydalıdır, isabetlidir. Bizler buradan başkanlara ve onların taraftarlarına hatta onların yancısı olmak isteyenlere rahat olmalarını, bildikleri her şeyi anlatarak, plana programa dayanmayan benmerkezci siyasilerin faaliyetlerinin, tavırlarının nasıl da gariban vatandaşı mağdur ettiğini, göz boyamacanın ne olduğunu bizlere göstermelerini rica ediyoruz. Çünkü iki tarafta, onların sözcüleri konumundakilerde anlattıklarında bizce samimi. Ne de olsa sosyal medyadan yazılan birkaç yazı ya da konuşma bile bu arkadaşların dertlerinin sokaktaki adam olmadığını, bir davalarının ya da ideallerinin olmadığını, plan ve programın hak getire olduğunu, Kemalist ideoloji ve hedeflerle de ilgilerinin olmadığını göstermeye yetti. Seçim meydanlarında “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diyenler yaşattıklarıyla, kamuoyunun önüne gelme nedenleriyle Mustafa Kemal’in modernleşme projesiyle uzaktan yakından ilgili olmadıklarını gösterdiler, eminiz ki kısa vadede yine göstermeye devam edecekler. Yaşasın şark kurnazlığı!
Bu CHP Milli Birliği ve Bütünlüğü Sağlayabilir mi?
Manavgat gibi küçük bir şehirde kendi partisinin eski ve yeni belediye idarecileri arasındaki birliği ve bütünlüğü sağlayamayan, belediyenin görev alanı içerisindeki işlerde hakkaniyeti, adaleti yerine getiremeyen bir CHP acaba iktidara geldiğinde 85 milyonluk koca Türkiye’nin birliğini ve bütünlüğünü nasıl sağlayacak? Bu soruyu CHP’yi umut ve kurtarıcı olarak gören her seçmenin kendisine sorması gerekmez mi?
1947 CHP Büyük Kurultayında Erzincan Vekili olan Behçet Kemal Çağlar, İnönü’ye muhalefete karşı neden “sağır ve dilsiz” gibi davrandığını haykırarak CHP’nin Demokrat Parti karşısında silikleştiğini hatta cevap veremez hale geldiğini söylüyordu. Türkiye siyasetinin İmamoğlu, Yavaş ve Özel arasındaki adı konulmamış rekabeti Manavgat’ta da Sözen ve Kara arasında çoktan başlamış durumda. Elitlerin birbirlerine karşı güttükleri adı konulmamış rekabet hem vatandaşın kaliteli hizmet almasını engelliyor hem de CHP’nin AK Parti gibi ideolojiden ve dava anlayışından ne kadar da kopuk olduğunu, onların da derdinin köşe başından bir koltuk kapma olduğunu kanıtlıyor gibi duruyor.
Gezgin Adam Dergisi Editörü Ömer Kaçmaz