Malum “Türkiye Gazeteciler Federasyonu 11. Genel Kurulu Manavgat’ta gerçekleştirildi. Mevcut Genel Başkan Yılmaz Karaca, yeniden federasyon başkanı seçildi. Organizasyona büyük katkılar veren Türkiye Gazeteciler Federasyonu’na bağlı Manavgat Gazeteciler ve Yazarlar Cemiyeti ise kendisine üye olmayan gazetecileri organizasyona davet etmedi. Misafir gazetecilerin ağırlanmasına maddi manevi destek sağlayan Manavgat Belediye Başkanı Niyazi Nefi Kara ve bazı oda başkanları programa hem davet edilmiş hem de Manavgat Belediye Başkanının gazetecilere hitaben bir de konuşma yapma imkanı verilmiş.
Manavgat Basını Bu Yapısıyla Kamuoyu Oluşturabilir mi?
Aynı mesleği icra ettiği gazeteci meslektaşı olan “Merhaba Şelale Gazetesi” İmtiyaz Sahibi Mustafa Kutun, “Kanal Manavgat” Genel Yayın Yönetmeni Hidayet Özcan, “Manavgat Gerçek Gazetesi” İmtiyaz sahibi Recep Memili beyleri ve belki de daha kimleri organizasyona davet etmeyen ama Manavgat Belediye Başkanını, oda başkanlarını davet etmeyi ihmal etmeyen Manavgat Gazeteciler ve Yazarlar Cemiyeti Başkanı H. Avni Gelendost mesleki dayanışmanın ve nezaketin önemli bir örneğini Manavgat okurlarına göstermiştir. Yıllardır yerel iktidarlarca ezilen, fikirlerini siyasi ya da yerel baskılardan dolayı özgürce yazamayan, bazen ötekileştirilen, bazen görmezden gelinen, siyasete taraf olmak zorunda bırakılan, hoşa gitmeyen bir şey yazdığında kalemşorluk yapmakla suçlanan Manavgat basın emekçilerinin yaşadığı sorunları organizasyonun kamuoyuna açık kısmında H. Avni Gelendost’tun kendine has üslubuyla anlatması da ekran başında konuşmaları izleyen bizlere ayrı bir keyif verdi! Hak savunusunda Çiçero ve Seneca’dan sonra önemli retoriklerden birine imza atan hatta bunu bir şiirle de ölümsüzleştiren H. Avni Gelendost’a ayrıca teşekkürler! Manavgat Gazeteciler Cemiyeti başkanının ağzından Manavgat basın camiasının sorunlarının Türkiye’nin dört bir yanından gelen gazeteciler önünde dile getirilmesi Manavgatlı basın mensuplarıyla sınırlı kalan sorunların herkesçe öğrenilebilmesini sağlamış hatta mensubu bulunduğu camianın nasılda birbirine kenetlenmiş bir hal de bulunduğunu cihanı aleme göstermeye yetmiştir!
Belediye Başkanının Şakası veya Mizah Anlayışının Sınırları
Gelelim Manavgat Belediye Başkanının mizah anlayışına ya da şakalaşmasına. Organizasyonda söz alan Niyazi Nefi Kara Türkiye’nin dört bir yanından gelen gazetecilere; H. Avni Gelendost, köy, şiir, insanlık güzellemesi yaptıktan sonra yerel basına hakkının verilmesi gerektiğini belirterek 29 Ekim kutlamalarındaki Kürtçe şarkılar eşliğinde halay çekmenin verdiği sarhoşlukla olsa gerek anlatım bozukluğundan geçilmeyen bozuk bir Türkçe ile: “iktidarlar muhalefeti sevmez. Buradaki sesleri görünce ben dedim ki benden daha muhaliflermiş. Gazeteci demek muhalif olması demektir. İktidarlarında, işine pek gelmez. Siz doğrusunu yapıyorsunuz. Ben en çok beni en çok eleştirenleri çok seviyorum gazetecilerden. En çok samimi dostlarım onlar oldu süreçte. Birbirimizi tanıdıkça. Çünkü insan tabii ki de insan sevilmeyi övülmeyi çok sever ama insanı daha yukarıya taşıyan da o muhalif sesleri duyabilmesidir. Onu ne kadar çok duyabilirsek öyledir…” konuşmasını sonlandırdı. Atatürk’ün dil devriminden yeterince etkilendiği her halinden belli olan devrimci başkanımızın Türkçeye post modern ihtilalci bir tavırla yaklaşmasından kaynaklı hitaplarının içeriği, onun ne kadar da demokrat, hoşgörülü, eleştiriye açık bir idareci olduğunu sizlere düşündürtebilir.
Manavgat tarihinin mizah anlayışı ve Türkçeyi yerinde, doğru, güzel kullanma konularındaki önemli örneklerinden biri olan bu tarihi konuşmada verilen mesajlar acaba uygulama da hayata geçiriliyor mu?
Maalesef ki hayır. Neden mi?
Geçen hafta malum olduğu üzere Gezgin Adam Dergisi’nin 2024 yılının ilk nüshası “Niyazi Nefi Kara Özel Sayısı” başlığıyla basılı olarak yayınlandı. Niyazi Nefi Kara’nın ilk altı aylık dönemini eleştirel bir gözle fikir hürriyeti kapsamında tenkit eden dergimiz özellikle sol camiada ilgiyle karşılandı. Ne var ki Belediye yönetiminden bazıları bu eleştirileri hazmedememiş olacak ki Gezgin Adam Dergisi TV stüdyolarında yorum yapan bir gazeteci arkadaşımıza kendilerince yaptırım uygulamaya başladılar. Dergimizin yazımı, basımı ve tasarımında yer almayan otuz yıllık bir kalem erbabını önce eleştirel yazıları yazmakla suçladılar, arkasından belediye basın grubundan çıkardılar. Yani basın için hazırladıkları haberleri daha düne kadar “abi, abi” diye etrafında döndükleri, her yere davet ettikleri bir meslek büyüğüne göndermeme kararı aldılar.
Gezgin Adam Dergisi ve çevresine cevap veremeyerek hırslarını duayen bir gazeteciden çıkaran Manavgat Belediye yönetimine ne denilebilir? Aslında çok şey denir ama biz sadece sayın başkanın yukarıda bahsi geçen toplantıda söylediği: “Ben en çok beni en çok eleştirenleri çok seviyorum gazetecilerden. En çok samimi dostlarım onlar oldu süreçte. Birbirimizi tanıdıkça. Çünkü insan tabii ki de insan sevilmeyi övülmeyi çok sever ama insanı daha yukarıya taşıyan da o muhalif sesleri duyabilmesidir. Onu ne kadar çok duyabilirsek öyledir” sözlerini hatırlatmakla yetineceğiz.
Eleştirel yazı yazmayı, fikir beyanını kendisine yönelmedikçe hak ama kendisini hedef aldığında hak görmeyen bir zihniyetin ağzından çıkan sözler bizim nazarımızda kara mizahtan ya da şakadan başka bir şey değildir.
Fikir hürriyeti bir haktır, anayasal güvence altındadır. Manavgat Belediye Başkanının veya çevresinin isteklerine, dilek ve temennilerine göre de bu hak asla şekillenmeyecektir.
Gezgin Adam Dergisi’ne söyleyecek lafı olmayan bir zihniyetin eleştiriyi bir suçmuş gibi algılayıp gündemi değiştirmek için bir gazeteciyi suçlaması hatta ve hatta Manavgat solunda onu hedef göstermesi ve ona yaptırım uygulaması dergi çevremizden yükselen eleştirilerimizde ne kadar da haklı olduğumuzu bir kez daha göstermiştir.
Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti; kişiye, gruplara, partilere veya seçilmiş ya da seçilmişler tarafından atanan bürokratlara kısacası kendini layüsel zannedenlere mahsus değildir. Esenyurtlarda hak arama mücadelesine giden başkan, öncelikli olarak kendi kapısının önünü temizlemesi gerekir. Gazeteci büyüğümüze uygulanan ambargo tam da 1971 ve 1980 askeri faşizminin yansımasıdır. Lafa gelince eleştiri nutukları yeri gelince faşist yöntemler. Söyler misiniz sahi siz neyi savunuyorsunuz?
Şükrü Sözen Gezgin Adam Dergisi Saflarında Mı?
Belediye yönetimine yakın çevrelerden sızdırılan, bazı CHP’liler arasında konuşulan veya kalem tetikçiliğine hazır olduğu mesajlarını veren ya da Şükrü Sözen’e geçmişten kalan hıncını almak için fırsat kollayan bazı isimler Gezgin Adam Dergisi ile Şükrü Sözen arasında bir ünsiyet bağı olduğunu dile getirmiş veya bunu ima etmişlerdir. Hatta bazıları ahlaksızca dergimizin masraflarının Şükrü Sözen tarafından karşılandığını söylemiştir. Gezgin Adam Dergisi’nin ne Şükrü Sözen’in ne de başka birinin maddi ya da ilmi gücüne ihtiyacı yoktur. Okuma alışkanlığından uzak arkadaşlar Gezgin Adam Dergisi’nin yazılarını okusaydı eğer en az N. Nefi Kara kadar Şükrü Sözen’i de şiddetli bir şekilde geçmişte eleştirdiğimizi görebilirlerdi. Yalana veya karalamaya gerek yok. Bizim üzerimizden de Şükrü Sözen’e iftira atmanıza hiç mi hiç gerek yok!
Gezgin Adam Dergisi’nin mefkuresi açıktır, nettir. Eğer biri bunu anlayamıyorsa henüz mümeyyiz olamamıştır. Dergi çevremiz, kişiler üzerinden devam eden zihniyetleri, yanlış uygulamaları, mütekebbir davranışları, muvazaa kokan fiilleri, garibanın hakkını savunması gerekirken bunu yapmayarak onların ezilmesini seyreden yetkilileri, Türk modernleşmesini sekteye uğratanları, sermaye yanlısı politikaları güdenleri eleştirmektedir: “Hak geldi batıl zail oldu. Şüphesiz ki batıl yok olmaya mahkumdur”. Önemli gördüğümüz her konu da yazar, konuşur imkân dâhilinde güncel gelişmelerin haberlerini kamuoyuna aktarırız. Gazetecilik faaliyeti yürütme gibi bir iddiamız hiçbir zaman olmadı, olmayacakta. Bu kararı verecek olan sokaktaki yurttaşımızdır. Bundan dolayı TGF 11. Genel Kuruluna davet edilmememizi normal karşılarken yukarıda ismini andığımız isimlerin davet edilmemesini doğru bulmuyoruz. İddiamız fikir hürriyeti kapsamında düşüncelerimizi halka açıklamaktır. Dileyen okur, izler, dinler; dileyen yayınlarımızı takip etmez.
“Ben Konuşmayı Pek Beceremem” Dedi ve Gitti
Sözlerine: “Ben konuşmayı pek beceremem” diyerek başlayan Gelendost’un basın camiasının hak ve hukukunu dile getirmede sınıfta kaldığı açıktır. Sayın Gelendost’un yerel yönetimce baskıya maruz bırakılan meslektaşını (zaman zaman yaptığı haberlerini, çektiği fotoğraflarını kendi gazetelerinde kullandığı arkadaşına, etkinliklerde şakalaştığı, sohbet ettiği ahbabını) mağdur eden bir yöneticiyi eleştireceğine onu iltifatlar yağdırması manidardır. Meslektaşına sahip çıkmada cimri, eleştiri de mütevazı davranan sayın Gelendost’un nasıl bir gazetecilik ve cemiyet başkanlığı anlayışı içerisinde olduğu anlaşılmıştır. Evet sayın Gelendost “Ben konuşmayı beceremem” derken meğerse çok doğru söylüyormuşsunuz. Eleştiriye tahammül edemeyen, yıldırma politikalarıyla habercilik derdinde olan bir gazeteciyi baskılarla tasfiye etmeye çalışan ceberrüt yerel yönetime karşı gerçekten konuşmayı beceremediniz. Sayın Gelendost’a sormadan edemeyeceğim: “Sayın Gelendost yazıya konu edilen gazeteci arkadaşımız cemiyetinize üye olsaydı tavrınız yine aynı mı olurdu?” Bu noktada Manavgat’ta gazeteci olduğunu iddia edenlere de şu soruyu soruyorum, Niyazi Nefi Kara’nın basın üzerinden başlattığı istibdat düzenini kabul edecek misiniz? Siyaset yaptığını ileri süren partilerin ilçe başkanlıkları bir gazeteciye yapılan baskıyı ve yaptırımı kınamaya niyetleri var mıdır? STK’lar fikir hürriyetini, demokratik eleştiri hakkını savunmayacak mı?
Sanırım bu sorulara cevap alamayacağız. Ne de olsa kentimiz “demokratur”dan geçilmiyor. Bu arada gazeteci büyüğümüzü dışlayan, kamu gücünü kullanarak onu sindirmeye ve yıldırmaya çalışan Manavgat Belediye Başkanlığı yönetimini, yöneticilerini bilhassa da basın birimini şiddetle protesto ediyorum. Baskılarınız, kurmaya çalıştığınız istibdat düzeniniz kimseyi yıldıramayacaktır.