Malum CHP’li Manavgat Belediye başkanı akranlarından farklı bir isimle “Halk Lokantası”nı resmen açtı. CHP’li belediyelerde “Kent Lokantası” ismiyle açılmasına rağmen Manavgat’ta belki farkındalık oluşturmak için belki de aykırı görünme arzusu nedeniyle Manavgat Belediyemiz “Halk Lokantası” adını tercih etmiş. CHP bu işi öyle bir noktaya taşıdı ki sanki AK Parti ve MHP’nin “Millet Bahçelerine” ve orada ücretsiz ikram edilen kek, çay ve kahvelere nazire de bulunmak istiyor. Hep diyoruz ya “Yeni CHP” dedikleri şey iktidarı yıkılmaya yüz tutan AK Parti’nin taklit edilmesinden başka bir şey değil.
TDK’ye göre popülizm halkın duygu ve düşüncelerini okşayan davranış ve tutum demektir. İlgi çekmeye çalışmaktır. Popülizm bir tarafıyla, sıradan insanlara istediklerini vererek onların desteğini kazanmayı amaç edinen fikir ve eylemler bütünüdür. Açılan lokanta ile popülizm arasında neden bağ kurduğumuzu soruyorsanız hemen söyleyeyim, popülizmin diğer anlamlarından biri de halk, halkçılık ve halk içinciliktir. Yani CHP’li belediyeler kente maruf lokantalar açarken bizim solcular lokantaya “Popülizm Lokantası” yani “Halk Lokantası” adını vermiş. Trajediye bakar mısınız?
Manavgat’ta Dolaşan Hayalet: Sol Popülizm ve Yemeklerde Bol Kepçe Dönemi
Popülizmin ihtiyaç duyulan her alanda siyasi ihtiraslar, yanlışı kapatma adına uygulanması popülizmi bir nevi bukalemuna çevirmiştir. Çünkü popülizm siyasal davranışı belirlemede doğrudan etkilidir. Bugün yemek dağıtır, yarın festival düzenler, konser verdirir… Kurdun önüne atılan kuzu gibidir, hızla tüketilir. Dolayısıyla hiç bitmeyen bir döngü oluşturur.
Manavgat’ta Şükrü Sözen’in 15 yıllık dönemde uyguladığı popülist siyaset, Nefi Kara döneminde belki de 7 ayda gerçekleştirildi. CHP’li Manavgat Belediye Başkanının popülizme bu kadar çabuk teslim olmasındaki temel nedenlerden biri kanaatimizce CHP Genel Merkezinin, İmamoğlu popülizmine teslim olmasındandır. Ekonomik sorunlarla uğraşan CHP’li belediyelerin güçlü görünmesini sağlamak isteyen İmamoğlu-CHP koalisyonu AK Parti’den daha başarılı bir ekonomi yönetimine sahip olduğu imajını oluşturma arzusunda. Bunun içinde bolluğu ve bereketi sembolize eden lokantalar ardı sıra açılıyor.
Solcu CHP neden popülizmin sol bir yorumunu Manavgat’ta uygulamak ister? Bu sorunun cevabı bizce hem şahsi nedenlerle hem de ülkenin içinde bulunduğu durumla alakalıdır. Türkiye’nin içinde bulunduğu hukuki, sosyal, ekonomik kriz, demokratik taleplerin siyaset kurumu tarafından karşılanmaması ve kurumlara olan güvenin her geçen gün kan kaybetmesi insanları nefes alabileceği alan arayışı içerisine sokuyor. Ne de olsa AK Parti politikaları ülkenin tamamını gelecek kaygısı içerisine sokmayı başardı. Bu arayışa yanıt vermek isteyen İmamoğlu ve CHP’li Manavgat Belediye Başkanı haklı olarak oyları konsilde etmek istiyor. Eğer başarılı olunursa İmamoğlu Cumhurbaşkanı olacak ve siyasette kalıcılığı sağlayacak. Bir önceki makalemizde de ifade ettiğimiz gibi İmamoğlu gibi siyasette kalıcılığı sağlamak ve etki alanını Manavgat dışına taşımak isteyen “Karizmatik Lider” ya da “Karizmatik Otorite” aşamasına geçmek arzusunda olduğu anlaşılan Belediye Başkanımız ise geçmiş siyasi kariyerinden dersler çıkarmanın da özgüveni ile “Ussal Otorite” konumunda bulunmanın kalıcılığı ve vazgeçilmezliği sağlama da yetersiz kalacağını fark etmiş olmalı. Hem de vakti zamanında Deniz Baykal gibi bir liderin önünde ön seçimlerden birinci çıkmasına, TBMM salonlarında yumruklu kavgalara katılmasına rağmen.
CHP’nin, AK Partinin bırakacağı enkazı kaldırabilecek ulusal düzeyde bir siyaset geliştirememesi şüphesiz ki CHP Genel Merkezini sıkıştıracaktır. Ancak Manavgat yerel siyasetindeki ana aktör olan Manavgat Belediye Başkanının politik mantığında ki fikirsel ve ideolojik çelişkiler, yürüttüğü maslahat aynı oranda onu da zorlayacaktır. Bunun bilincinde olan CHP Manavgat kadroları, Manavgat Belediye yönetimi ve hatta Belediye Meclis üyeleri Manavgat’taki yapısal sorunları çözebilecek bir projeye sahip olmamanın eksikliği ile Şükrü Sözen döneminden daha beter bir popülizmle Niyazi Nefi Kara’yı beslemekte, en azından onun stratejine müdahale etmemeyi tercih ediyor.
Devrimcilikten Teslimiyete: Devrimciliğin İflası
Sömürü düzenini, sermaye yanlısı anlayış, burjuvanın belirleyici olma yönünü destekleyen popülizm; elbette ki toplumsal düzeni devrimle yıkmayı değil, siyaseti arındırmayı amaçlar. Kurulu düzeni yok saymaz ve makul ölçüde sermayenin önünü açan, ahbap çavuş kapitalizmini destekleyen reformları ihmal etmez. Yani bugün Manavgat’ta devrimci işareti yapan CHP kadroları çoktan devrimci ruhu kaybetmiş, sermayenin oyuncaklarını kullanmaya başlamıştır. Aynı Arjantin lideri Juan Peron, Mussolini ve Hitler gibi… Belediye Başkanı ve CHP Manavgat, devrimcilikten adı konulmamış sağ bir mutlakıyete doğru adım adım geçişi yaşıyor. Ama bu pek de fark edilmiyor. Kentin siyasi ya da fikri elitlerine uygulanan baskılarda, eski belediye yönetimindeki bürokratların kullanılmış bir mendil gibi kapı önüne konulması örneklerinde gördüğümüz gibi elitler tasfiye edilirken başarılı bir halk lideri ve hatta halk önderi görünmesi istenen Belediye Başkanı yeniden konumlanmak hatta konumlandırılmak isteniyor. Bugün Manavgat’ta dar bir çerçeveye sıkışan Nefi Kara destekçisi oligarşik yapı, kentin siyasi brikimi olan çevrelerden uzaklaşmasına neden oluyor. Anlayacağınız Manavgat’ta yeni bir çığır açılıyor. Bunun adı sağcılığa ve sermayeye teslimiyet ya da doğru bir ifadeyle devrimciliğin iflasıdır.
CHP’li Manavgat Belediye Başkanı “Sol Popülizmi” Yanlış Anlamış
Her şeyden evvel solcular, sol popülizm adını verdiğimiz anlayışı; “sosyalizmi” yansıtacak şekilde kullanır. Ancak hem Türkiye genelindeki “Yeni CHP’li” Belediye Başkanları hem de Manavgat’ın CHP’li Belediye Başkanı günü birlik eğlenceler, kamu kaynaklarını israf eden, halka insanca yaşamı getiremeyen, işe alımlarda ayrımcılık yapan… bir anlayışla sosyalizmin ret ettiği her şeyi popülist anlayışlarının merkezine taşıyarak sosyalist devrimci hareket tarzını kepaze etmişlerdir.
Sol popülizm, demokrasi temasını seçim süreçleri sonrasında fikir hürriyeti, hukukun üstünlüğü üzerinden ön plana çıkarırken mevcut Belediye yönetimi, partilerine gönül vermiş etkin isimlere ambargolar uygulamış, onları geldikleri köklere karşı ihanet etmekle suçlamakta bir beis görmemiştir.
Sol popülizm, etnik aidiyetleri ön plana çıkarmazken mevcut yerel siyasi erk her fırsatta her işine geldiğin de mikro milliyetçilik yaparak Türk milliyetçiliğini de geride bırakan bir asabiyet fanatizmi ile hareket etmeye çalışıyor. Bütün kitlesel organizasyonlarda “Yörük” kökler ön plana çıkarılarak aynı soydan gelenlere, üstü kapalı olarak muhaliflere karşı ortak hareket etme davetinde bulunuluyor. Yani kardeşlik hukuku zedeleniyor.
Sol popülizm çoğulculuk imajıyla şekillenerek muhalif kesimleri yani dışarda kalanları yönetişim süreçlerinin içerisine dahil ederken Manavgat tipi sol popülizm çoğunlukçuluğu benimseyerek muhaliflere tahammül gösteremiyor, hiçbir siyasi parti ile temasa geçmiyor. Siyaseten dışarda kalanları fiilen ötekileştiriyor.
Sol popülizm, demokrasiyi güçlendirmeyi amaçlarken neoliberal politikaların önünü kesmek için halkı aydınlatır ve neoliberal politikalara karşı onu korur. Manavgat sol popülizmin temsilcisi Belediye Başkanı ise gece yarısı esnafın önünü kesen zincir teknolojik marketlerin açılışını yaparak neoliberal politikaların önünü açar, basın bülteniyle onların indirimlerini halka duyurur. Sanki halk belediye yönetimini indirimlerden haber verin demek için seçti…
Tarikatçı Zihniyet Artık CHP’de
Yazımızın başında da söylediğimiz AK Parti’nin yılın 365 gününe yaydığı popülizmi “Yeni CHP” örnek almıştır. Popülist politikalar bunalım, kriz, gelecekten umut kesme, savaş, sıkıyönetim, ihtilal dönemlerinde ortaya çıkar ya da ağırlığını hissettirir. Popülizm politikacıların hesapsız, plansız, programsız hareket etmesi, layüsel bir konuma ulaşması halkta ortaya çıkan hoşnutsuzluğu unutturmak, onu başka bir yöne evirmek için kullanılır.
Peki sokaktaki insan tarikatlara ne zaman yönelir? Tabii ki de popülizmi ortaya çıkaran aynı şartlar oluştuğunda. Popülizmin ortaya çıkmasıyla tarikatların taraftar sayısını artırması, yaygınlaşması, siyasette belirleyici bir konuma ulaşması hemen hemen aynı döneme denk gelmektedir. Toplumun bir kısmı hayal kırıklığını popülist politikalar içinde unuturken toplumun bir kısmı da bunu tasavvufla, mistisizm ile unutmayı arzular. AK Parti toplumsal sadakatin bir kısmını tasavvufi grupların eliyle elde ederken onu örnek alan AK Parti’nin alternatifi olan “Yeni CHP” bunu popülizmle yakalamaya çalışıyor. Yani tarikatçı zihniyet, geldiğimiz noktada tarikatları kaldıran CHP’nin politikalarında.
Ne kadar da ironik!