Manavgat gündemi uzun bir süredir hatta yıllardır yeni bir devlet hastanesine odaklanmış vaziyette. Yapıldı yapılacak derken 2023 Genel Seçimleri öncesinde temeli atıldı ve aylardır rapor düzenlemesi vb gerekçelerle çivi bile çakılmadan temeli ile olduğu gibi duruyor.
CHP ve AK Parti arasında başlayan ve şu an için yarım kaldığı anlaşılan normalleşme sürecinde Manavgat Belediye Başkanı N. Nefi Kara ile Tuba Vural Çokal Manavgat Kızılay Kan Merkezi açılışında iki hekim olarak ortak çalışıp hastane sorununu çözeceklerini beyan ederek hastane konusunun her ikisi içinde olmazsa olmaz bir durum olduğunu, Manavgat için birlik ve beraberlik halinde bulunacaklarını söylediler. Söylediler söylemesine ama bu bahar havası pekte uzun sürmedi ya da bu bahar havası CHP’li milletvekillerini içine almadı.
AK Parti İlçe Başkanı Niyazi Ünal’ın seçildiği AK Parti Manavgat İlçe Kongresinde AK Parti Antalya Milletvekili Tuba Vural Çokal’ın Yüzer GES üzerinden CHP’li vekilleri ve 15 yıldır Manavgat Belediyesinde yer alan CHP Manavgat İlçe Örgütünü sert ve suçlayıcı bir tonda eleştirmesi Manavgat siyasetini bir anda gerginleştirdi.
AK Parti’nin Uzmanlığı: Gerginlikten Beslenme
AK Parti’nin uzun yıllardır bir hastaneyi yapamaması ya da CHP’nin iddia ettiği üzere Manavgat’ın AK Parti’yi yerel seçimlerde yerel iktidara taşımamasından dolayı AK Parti’nin Manavgat’ı cezalandırmak istemesi gibi absürt bir savı kullanması kuvvetle muhtemeldir ki kendini Manavgat’ın bir evladı olarak tanımlayarak nazire yapan Tuba Vural Çokal üzerinde psikolojik bir baskı oluşturdu. Belki de Tuba Vural Çokal’ın sert bir tonla konuşmaya başlaması bundandır. Aslına bakacak olursanız CHP’nin de yaklaşımı ondan pekte farklı değil. Netice itibariyle bağıran bir AK Partili vekil, karşısında parmak sallayan bir CHP’li milletvekili varken ortamın güllük gülistanlık olması beklenemezdi. Manzara vahim! Ali Yerlikaya’nın bütçe görüşmelerinin yapıldığı salonun kapısında yaşananlar nasılsa AK Parti ile CHP’li vekillerin Manavgat siyasetinde birbirleriyle kurdukları diyalogda aynı şey. Denilebilir ki bu süreçte belki de en kibar yaklaşım CHP ve AK Parti’nin ilçe başkanları, her ortamda durmadan suçlanmasına rağmen “suskunluk yemini” etmişçesine hiç konuşmayan, herhangi bir şeye tepki göstermeyen 15 yılın “devri sabığı” ilan edilen Şükrü Sözen! Halbuki bizler onun Belediye Başkanı sıfatıyla “Yoranla Baş Başa” da monolog şeklindeki programlarında çokça izlemiştik. Milli Bayramlardaki uzun selamlama ve açılış konuşmalarını dinlemiştik. Ne oldu acaba? Şükrü Sözen siyaseti mi bıraktı yoksa konuşacak bir mecra mı bulamaz oldu?
Sahte Gülümsemelerin Arkasında Saklananlar: “Lafa Bakarım Laf mı Diye Söyleyene Bakarım Adam mı Diye”
En enteresan cümle ve kanaat açıklaması ise ara başlıkta gördüğünüz söylemdi. Tuba Vural Çokal’ın mecliste söylediği bu söz kim içindi bilemeyiz ama CHP’li vekilleri hedef aldığı kesindi ve tabii olarak da rencide ediciydi. CHP’den kimse bu cümleyi üstüne almayı tercih etmedi. Eğer üzerlerine alsalardı bir kamuoyu açıklamasıyla sadece Yörüklerin, Torosların evlatlarını değil 1982 Anayasasına göre tüm Türk Milletini temsil eden bir vekile ya da vekillere dolayısıyla da Türk Milletine söylenen söz kınanır, ayıplanır ve Türk Milletinin hakkı hukuku, nezaket ve zarafeti korunurdu. Kendini Manavgat’ın evladı, kızı olarak tanımlayan bir vekilden yönelen ağır sözün Türk Milletinin bir parçası olan Manavgatlının kibarlığını, nezaketini ve zarafetini yansıtamayacağı anlatılırdı. Sanırım bu her konu hakkında -mesela çakıl taşı hakkında bile- basın açıklaması yapmayı şiar edinen vekillerden beklenen şık bir davranış olabilirdi.
Hangi CHP’li veya AK Partili vekil olursa olsun yarın milletvekilliği süresi tamamlandıktan sonra Manavgat’a dönünce birbirinin yüzüne acaba bu ağır laflardan sonra nasıl bakacak, cenazede, düğünde karşılaştıklarında sanki hiçbir şey yaşanmamış gibi nasıl davranacaklar?
Devri Sabık Şükrü Sözen: Vefa Semti Manavgat’ta kurulmalı!
Bu anlamsız hakaretler, parmak sallamalar, gündem değiştirmeler ne işe yaradı? Mesela bir hastane yapılmasını sağladı mı? Elbette ki hayır! Tam tersine AK Parti şark kurnazlığı ile hastanenin yapılamama nedenini CHP’ye bağlayarak suçu CHP’ye yıkıverdi. Peki CHP’den tatmin edici bir cevap var mı? Mesela yaşanılanları bir kronoloji halinde kamuoyuyla paylaştı mı? Ne de olsa “Hafızayı beşer nisyan ile malul” değil midir? CHP ilçe örgütü ve uzuvları elinin altında bir dediğini iki etmeyen hatta bir şey demesine bile gerek olmaksızın harekete geçen taşımalı bir medyaya sahip olmasına rağmen neden harekete geçmez? Cılız birkaç söz söylenmesi CHP’nin seçmene olan sorumluluğunu ortadan kaldırabilir mi?
CHP her zaman ki gibi çağdaş, modern hiçbir etkili kitle iletişim modeli sergileyemedi. Çünkü bunu yapabilecek ne bir kadro ne de bir perspektifi var. Miadı çoktan dolmuş çok kullanışlı, her devrin adamı olan gazeteci, yayıncı artıklarının insafına ve vicdanına mahkûm edilen yazılar, programlar basit, zayıf propaganda teknikleri ile stratejiye dayanmayan bir tavırla yoluna devam ediyor. Neymiş: “Çare varmış, o da CHP imiş”. Hadi canım sende. Daha derdinizi anlatamıyor, ömrünün 15 yılını örgütüne, partisine kentine adayan, devri sabık ilan edilen eski belediye başkanınızın hakkını savunamıyorsunuz. Eski Belediye Başkanının hukukunu korumayan bir parti milletin ve Manavgatlının hukukunu nasıl korur?
Devri sabık oluşturmayı pek seven Türk siyaseti Şükrü Sözen dönemini de çoktan devri sabık ilan etmiş. Tuba Vural Çokal’ın açıklamaları, TBMM’de konuşurken büyük bir heyecanla Aykut Kaya’nın parmak sallaması aslında sadece devri sabık ilan edilen Şükrü Sözen’in üstüne beton dökmektir, bunu görmek lazım. CHP’li Manavgat Belediyesine, Belediye Meclis Üyelerine ve CHP örgütüne tavsiyemiz yeni imar planlamalarında mesela Bayır Semtinin adını “Vefa Semti” olarak değiştirmeleridir.
Kazanan Sermayedir, Kaybeden Kamuculuktur
Yeni bir hastanenin inşa edilememesi ve mevcut hastanenin branş bazında doktor istikrarını yakalayamaması, artan nüfusun ihtiyacını karşılamada yetersiz kalması vatandaşı yıllardır canından bezdirdi. Tedavi için şehir dışına çıkamayan Manavgat ahalisi, çareyi muayenesinin 600 İle 900 TL, kan tahlilinin 450-600 TL, röntgeni 400-900 TL’ye, MR’ı 1250-2000 TL arasında değişen katkı paylarını ödediği özel hastanelere gitmekte buluyor. Eğer arabası, zamanı ve biraz da parası varsa Konya ve Antalya’daki Tıp Fakültelerine gitmeyi tercih ediyor. Vatandaşın ödediği ücretlerin, yaptığı masrafların üstüne maalesef ki devlette özel hastaneye veya özel tıp merkezine ödeme yapıyor. Fatura kabardıkça kabarıyor. Hele yatış veya ameliyat olursanız özel hastane ile pazarlığa başlıyorsunuz, Allah yardımcınız olsun. Belki arabanızı satmak zorunda kalacaksınız.
Bu anlattığımız tablo vatandaşın sermayeye teslim edilmesidir. Manavgat’ta kurgulanan ve uygulanmakta olan rant sistemi hem devletin hem de vatandaşın yağmalanmasına, zarar etmesine dayalı olduğu açıktır. Daha da vahimi geç alınan tedavi, vatandaşın daha da hasta olmasına neden oluyor.
Aykut Kaya, Tuba Vural Çokal vekillerimizin, Oykun Başar ve Niyazi Ünal başkanların birbirlerine laf yetiştirirken hiç sömürüden, vatandaşın sermayeye tesliminden bahsetmemesi ne kadar da ilginç değil mi? Varsa yoksa, hastane yeri, temeli, gecikme vb şeyler üzerinde tartışarak sömürü düzeninin tartışılmasından uzak durmaya çalışıyorlar. Acaba neden? Sizce ismi anılanların sermaye sözcüsü olmasıyla ilgili olabilir mi? Ya da vatan, millet, Allah, Kuran, Atatürk güzellemeleri etrafında devlet ve vatandaş zararını umursamamalarıyla mı ilgili? Sizce ortaya çıkan bu manzara vekil adaylarının belirlenme süreçlerinde sermaye sahipleri içinden ya da onlarla entegre olanlar içerisinden, ahbap çavuş ilişkileri sonucunda neoliberal politikalara yatkınlığı olan, bu politikalarını benimseyen isimler üzerinden bilerek ve isteyerek belirlenmesinin bir etkisi olabilir mi?
Ne Şiş Yansın ne Kebap: Sururi Çorabatır’ı Duyan Gören Var mı?
Bazılarının mantığı ne şiş yansın ne de kebap yansın şeklindedir. Aliye Coşar dahil Antalya’nın doğusuna mensup olan tüm Antalya vekilleri AK Partili de dahil olmak üzere Manavgat Devlet Hastanesi üzerine söz söylerken CHP Antalya Milletvekili Suri Çorabatır’ı gören oldu mu? Bir diğer sermaye siyasetçimiz acaba neden bir görüş beyan etmiyor? Acaba otelinden dışarı çıkmayıp da Manavgat sokaklarındaki ızdıraptan haberi olmadığı için konuşmuyor olabilir mi? Sayın Çorabatır’a sormayı çok isterdim “Salon siyasetçisi olmak size ve çevrenizdekilere ne kazandırıyor?” Sahi siz CHP Antalya Milletvekili olarak ne yaparsınız, uzmanlığınız nedir, partinizin 15 yıllık eski belediye başkanının hastane tartışmalarının merkezine oturtulduğu bir ortamda Sözen’in devri sabık ilan edilmesine neden rıza gösteriyorsunuz?
CHP Antalya ve Manavgat Yönetimleri İflas Etmiştir
Manavgat’ı 15 yıl yöneten AK Parti’nin hastane yapılamaması suçunu Şükrü Sözen’e yıktığı ve son derece de atak ve etkili yürüttüğü siyaset CHP’yi kısa sürede sindirmiştir. Sel ve su baskınlarıyla zaten zora düşen CHP Antalya Örgütü Şükrü Sözen’e sahip çıkamamış onun hakkını hukukunu koruyamayarak “Yeni CHP”nin neoliberal politikalara ahde vefa göstermeden teslim olduğunu, kamuculuk siyasetinde, hümanist anlayışta sınıfta kaldığını bir kez daha ifşa etmiştir. CHP Antalya ve Manavgat Örgütlerinin unuttuğu olgu Sözen’in 15 yıl Manavgat’ı CHP kadroları ve CHP genel siyasetine bağlı kalarak yönettiği gerçeğidir. Aslında suçlanan Sözen değil son 15 yılın CHP’sidir, CHP’nin Antalya’daki -varsa- kurumsal kimliğidir. 15 yıldır Sözen ile beraber olaylara şahit olan, onun kadrosunda bulunan, başkan yardımcılığını yapanlar, emekli olan veya kapı önüne konulan bürokratlar -Nalan Hanım gibi birkaçı hariç- neden konuşmaz? Bu manzara 100 yaşını deviren CHP Antalya ve ona bağlı Manavgat Örgütünün iflasından başka bir şey değil midir, onun AK Parti karşısında bir kez daha kaybettiğini göstermez mi?
AK Partiden Beklenen: Kaş yapayım Derken Göz Çıkarmak
Aykut Kaya’nın Tuba Vural Çokal’ın da konuşma videolarını yayınladık lütfen dinleyin ve siyasetin hem Manavgat hem de ülke de ne hale geldiğini ibretlik bir şekilde görün. AK Parti ve CHP İlçe Başkanlarının yazılı yanıtlarını yayınladık. Lütfen okuyun biri suya sabuna dokunmadan cevap veriyor diğeri anlatım bozukluğundan geçilmeyen bir Türkçe ile derdini anlatmaya çalışıyor ve sadece CHP’yi suçlayarak sanki devletin elinde hiç kamu arazisi yokmuş gibi davranıp belediye imar değişikliği ile yer göstermediği için, belediyenin arazi satışları nedeniyle hastane yapamadıklarını söylüyor.
Farkında olmadan hem Tuba Vural Çokal hem de Niyazi Ünal hastane yapılmamasının nedenini imarda belediyenin yer göstermemesine ve Manavgat Belediyesinin sattığı arazilere bağlaması yerel yönetimlerin tüzel kişiliğini, devlet tüzel kişiliğinin üzerine çıkarması anlamına gelir. Devlet geleneklerimizde yer almayan yerel yönetimleri, merkezi yönetimi ve ona bağlı taşra teşkilatını aşağıya çekme hükmündedir. Ne zamandan beri yerel yönetimler merkezi yönetimin vesayetinden çıktı ve bundan bizlerin haberi olmadı? AK Parti ne ara idari vesayeti ortadan kaldırdı? Evet AK Partili siyasetçilerin bilinçsizce ortaya attığı, bağırmaktan kendilerini ifade etmeyi başaramadıkları iddialarının anlamı tam olarak budur. Düşünmeden yapılan eleştiriler, kurulan cümleler zihni olarak devlet tüzel kişiliğini itibarsızlaştırıyor, vatandaşın manevi dünyasında merkezi devlet biçimini yıpratıyor. CHP’yi veya Şükrü Sözen’i eleştirsen ne eleştirmesen ne? Devletin tüzel kişiliğini bizlerin zihin dünyasında itibarsızlaştırdıktan sonra bu eleştirilerin ne anlamı var?
Devlet belki de böyle bir hakarete hiçbir zaman vekilleri, ilçe başkanları eliyle maruz kalmamıştı. Kaş yapayım derken göz çıkarmak işte budur. Manavgat kamu arazilerinin Manavgat Belediyesi tarafından Şükrü Sözen zamanında satıldığını gösteren çarşaf gibi kağıt rulolarını TBMM’de yere fırlatacağınıza keşke devletin azim ve kararlılığını gösterip zamanında kınadığınız, eleştirdiğiniz arazi satışlarını durdurabilseydiniz.