MANAVGAT SOLU’NUN KÜLTÜREL İKTİDARI KURMASI MÜMKÜN MÜ?
Manavgat Solu’nun en derin açmazı, seçim dönemlerinde yoğun bir şekilde okuduğumuz, işittiğimiz kısa vadeli çıkışlar ve planlamalara sahip olmasıdır. Devletin ve toplumun AK Parti ve MHP eliyle yeni bir değerler manzumesini benimsemeye başladığı 2017 yılından itibaren Manavgat’ta da başlayan değişim, sol düşünce tarafından bırakın doğru okunmayı doğru düzgün bir okuması bile yapılamamıştır. Türkiye’de yeni bir varoluşsal yaşam başlarken bunun Manavgat’a olan etkileri ve Manavgatlının benimseme süreci, Manavgat Solu’nun politik anlamda Manavgatlıya yol gösterememesi, Manavgat’ı hem kimliksiz bir hale getirmiş hem de değişen Türkiye’de yeni toplumsal hedefler belirlemesini engellemiştir.
Kültürel Melezleşme Yerine Manavgatlı Olmanın Avantaj Olarak Güçlenmesi
Kozmopolit bir şehir olan Manavgat’ta sosyalleşme aparatlarının sınırlı olması ve bunun sol yerel yönetim tarafından genişletilememesi hatta genişlemesinin engellenmesi bu da yetmezmiş gibi diğer sol sosyalist parti ve örgütlenmelerin, genel merkezlerinin dayattığı kültürel yapıyı, sosyalleşme araçlarını gündeme getirmesi çok kültürlülüğün kültürel melezleşmeye dönüşmesinin önünü tıkamıştır. Kültürel melezleşmenin eksikliği sol veya sağ partilerin öne çıkan siyasilerinin ağırlıklı olarak Manavgatlı kadrolara dayanmasına, bu kadrolarca oluşturulmasında doğrudan etkili olmuştur. Günümüz Manavgat siyasetinde hemşeri ve memleket derneklerinin siyaset üzerinde etkili olmaya çalışarak siyasette alan açmaya uğraş vermesi önemli oranda bu gidişata duyulan tepkiden ortaya çıkmıştır. Manavgat ve genel olarak Antalya siyasetinde özelliklede CHP belediyelerinde 2019’dan beri sıklıkla görülen “Yörük köklere atıflar yapılarak “Yörük Festivallerinin” düzenlenmesi kültürel melezleşmeye karşı ortaya çıkan direncin bir parçası olduğu şeklinde okunmalıdır. Kültürel melezleşmenin gerçekleşmemesi, bunun önünü açacak tedbirlerin alınmaması “toprakçılığa”, “hemşeriliğe” dayalı rekabeti hortlatmış ve toplumsal tesanütün olgunlaşmasını engellenmiştir. Kısacası “ilericilik” ile “enternasyonalizm” anlayışlarıyla bağlarını koparan Manavgat Solu, Manavgat’ı kültür politikası olmayan, kültürel iktidarı yerel de kuramayan bir iklime mahkûm etmiştir.
Manavgat Solu Kültürel Bir İktidar Olabilir mi?
Manavgat Solunun yerel iktidarda uzun zamandır bulunmasına rağmen, sola has bir kültürel iktidar kuramaması, AK Parti tarzı siyaset varyasyonlarının peşinden gitmesiyle ilgilidir. AK partinin ilk yıllarından beri takip ettiği kutuplaştırıcı siyasetin Manavgat Solunun amiral gemisi CHP tarafından da Manavgat’ta kişiler ve çıkar grupları üzerinden sürdürülmesi kültürel iktidar kurmak için gerekli olan projelerin geliştirilememesine hatta kültürel bir iktidarın kurulması gerekliliği fikrinin dahi ortaya çıkmasını engellemiştir. Manavgat gündeminin sol siyasetçiler tarafından bilinçli bir tercihle belirlenmemesi, belirlendiği ender dönemlerde de AK Parti’ye cevap verme yarışına girildiği manipülatif söylemlerde bulunulması, ulusal gündem konularıyla aşırı ilgilenme ve sol kökenli vekillerin sol kültüre olan uzaklığı kısa ve orta vadede Manavgat Solu’nun kültürel bir iktidar kuramayacağını göstermektedir. Örneğin CHP’li Manavgat Belediye Başkanı Niyazi Dr. Nefi Kara’nın seçildiği ilk günden itibaren Manavgat’ta temsilciliği ve örgütü bulunan, proje üretebilen sol sosyalist partilerin randevu taleplerine bile yanıt vermemesi yukarıdaki düşüncemizi kanıtlamaya yeter. Tiyatro, marş, şarkı, konser, yürüyüş, anmalar, açılışlar gibi organizasyonlara hapsedilen ve genellikle de birbirinin tekrarı niteliğindeki popülist araçlar üzerinden şekillendirilmeye çalışılan Manavgat Solu, kültürel iktidar kuramadığı gibi yeni ve ortak bir kültürel değer de maalesef oluşturamıyor.
Hoyratça Kullanılan Kavramlar Kültür İktidarının Oluşumunu Engelliyor.
Sola dair her türlü kavramın ve sloganın tüm sol çevrelerce her açılışta, kamuya açık toplantılarda, yazılı ve sözlü açıklamalarda hoyratça kullanımı, özellikle genç ve sorunları bir türlü çözülemeyen emekçiler üzerinde siyasetten ve siyasi katılımcılıktan uzaklaşmasına ortam hazırlıyor. Açılış veya salon toplantılarında elleri nasırlaşmış, yorgunluktan göz çanakları kanla dolan emekçilerden ziyade saçları boyalı, fönlü, botokslu, şık kıyafetli hanımefendi veya beyefendilerle dolması başka neyle açıklanabilir? Emekçi ve genç bakışın olmadığı bir ortamda kültürel bir iktidarın oluşum dinamikleri en başında sürece dahil edilmediğini gösterir. Hal böyle olunca zaten ilerlemenin gerçekleşmesi de mümkün olamamaktadır. Aynı kavramların lakayt, amaçsızca ve belki de iktidar olmak ya da iktidarda kalmak, oyu artırmak, beğenilmek gibi nedenlerle kullanılması; Manavgat’ta duygusal bir sol anlayışın ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu duygusallık ve romantik zihniyet yerel milliyetçi akımların güçlenmesine neden olmaktadır. Bırakın rasyonelliği, yeri geldiğinde irrasyonel bir tavır dahi çoğu zaman sorun tespiti ve çözüm önerilerinde kullanılmıyor. Peki ne yapılıyor? Elbette ki suçlamalar, imalar, vaatler, önceki yönetimleri karalamalar… Kültür alanında sorgulamanın, tartışmanın terk edildiği süreçlerde bırakın kamuoyunda tartışılmasını sol parti teşkilatlarında bile bu tartışmaların gerçekleştirildiği ne görüldü ne de duyuldu. Manavgat Solu’nun tartışmadan anladığı şey kendine ait dogmaların ve taassubun Manavgatlılara dayatılması olmuştur. Yani solun o çok bahsettiği Aydınlanma Devri aklı bir türlü devreye sokulmak istenmemiştir. Aydınlanma aklı her şeyi ve her türlü kurumu, geleneği eleştirmesiyle Batı Medeniyetinin merkezi oldu. Aslında ilerleme dediğimiz şey tam olarak buydu, yani taassup yerine akılla hareket etmekti. Gelin görün ki Manavgat Solu’nun ortak ve aydınlatıcı aklı karşımıza bir türlü çıkmadı, çıkamadı. Ya seçim kazanan belediye başkanının aklı ya da şahsına münhasır bazı isimlerin kişisel ihtiraslarının yönlendirdiği akılla hareket edildi. Manavgat Solu’nun mensupları bazen ihtiyari bazen de zaruri nedenlerden dolayı parti değiştirirken gözünü hangi sol fraksiyon ile açtıysa yine o fraksiyon ile kapadı. Parti değiştirmesini bilen ama fraksiyon değiştirmesini bilmeyen, ortak bir sol aklı inşa edemeyen Manavgat Solu’nun elbette ki kültür iktidarı kurmasını beklemek şimdilik pek de mümkün görünmemektedir. Dolayısıyla da Manavgat ahalisi, daha uzun yıllar: “sarı saçlım mavi gözlüm” türkülerini dinler, tiyatro salonunda “Kuvayı Milliye” “Keşanlı Ali” konulu oyunları izler, “gün doğdu” marşlarını söyler. Kısacası sol görünümlü siyasete daha uzun yıllar mahkum olur.
“Bilgi Güçtür” Dendi Ama Yönlendirme Kahvehanelere Yapıldı
Manavgat Solu kültür iktidarının kurulmasını gündemine almadan Manavgat kültür hayatını canlandırmak içi saman alevi misali bazı hamleler yapıyor gözükse de aslında bunların hiçbiri olumlu ve kalıcı sonuç oluşturmuyor. Örneğin bilgi güçtür diyen Manavgat Solu’ndan çıkan Belediye Başkanı Nefi Kara bir yandan yerel yazarlar ve okur buluşmaları düzenlerken diğer yandan okey oynamanın faydalarını açtıkları emekli kahvehanelerinin duvarlarına astırabiliyor. Aynı başkan “ikra” emrinin vaazıyla beraber dijital dershane uygulamalarıyla fırsat eşitliğini sağlamaya çabalarken diğer yandan güreşçilere yüksek rakamlı sözleşmeler imzalatarak tiyatro haricinde hiçbir kalıcı kültür yatırımı içerisine girmiyor. Planlı ve programlı bir kültür siyaseti olmayan sol bir anlayıştan gelen Niyazi Nefi Kara, diğer sol siyasiler gibi mesela Ekrem İmamoğlu gibi hamasetle günü kurtarabileceğini düşünüyor. Okeye dördüncü arayacak ortamlardan kültür iktidarını Manavgat’ta kurabilecek günlere ulaşmak dileğiyle.
*Okuduğunuz makale Gezgin Adam Dergisi 2025 Şubat Ayı sayısında yayınlanmıştır.